Uzayda Yaşam zaten vardı

 

Uzay, bilim dünyasının karanlığa gömüldüğü bir dönem dışında; insanoğlunun hep ilgisini çekmiş bir olgu olmakla birlikte, günümüzde fiilen erişebildiğimiz bir ortam haline gelmiş durumda. Artık uzay araçlarımızla uzak gezegenlere insan gönderebilecek kapasiteye sahibiz ki, çok yakın zamanda Amerikan Uzay Araştırmaları Ajansı NASA, bu projeyi gerçekleştirecek.

Uzayın tanımının yapıldığı 1950’lerden beri devam eden bir tartışmaya ise diyalektik olarak bir nokta koymanın zamanı geldi de geçti bile;

Uzayda Yaşam var mıdır?

Basit düşünelim. Uzayın çapını alan hesabı biçiminde kağıda yazmak istediğimizde, yüzlerce sayfaya ihtiyaç duyuyoruz. Böyle bir rakamı 10 üzeri … biçiminde dahi ifade edemiyoruz. Uzay o kadar büyük ki, belki de bizim var olduğunu düşündüğümüz kısımları, bu günden milyarlarca yıl önce yok olmuş bile olabilir. Teleskoplarla görüntüleyebildiğimiz Mars’a ulaşmamız ise mevcut teknoloji ile aylar sürüyor.

Pekiyi, bu güne kadar sürdürülen tez olan, uzayda yaşam yoktur tezini neye dayanarak ifade edebiliyoruz?

Esasında bu bazı parametreleri eksik hesaplanmış bir tezdir. Zaten bilim dünyası çok uzun zamandır bu teze itibar etmez. Zira bu tezi ortaya koyabileceğiniz 2 argümana sahibiz.

• Uzayda Hava Yoktur
• Çevremizde gezegenlerde hayat yok

Bu iki argümanı da garip biçimlerde destekleriz. Örneğin, “eğer uzaylılar olsaydı, çoktan gelirlerdi” vs.

Oysa bizler zaten uzaylıyız. Dünya evren bileşenlerinden bir tanesi olduğuna göre, yaşama elverişli bu gezegenin içerisindeki canlıların tümü aslında uzaylı değil mi?

Olasılık hesabına göre uzayda yaşam ihtimali

Dünya, ender bir gezegen. Üzerinde canlı yaşamının sürdürülebildiği, milyonda bir, milyarda bir ve hatta zilyonda bir gezegenden birisi olma ihtimali pekala olabilir, bizler şanslı azınlıktanız kuşkusuz. Ama, genişliğini ifade etmekte bile zorlandığımız bu koca evren içerisinde, yine sayısını ifade etmekte zorlandığımız gezegen dikkate alındığında, böyle bir teklik neredeyse imkansızdır. Yani matematiksel olarak bu kadar büyük bir evren içerisinde dünyanın tek olma ihtimali mümkün değildir.

 

 

Biyolojik veriler

Dünyaya her gün yüzlerce meteor ulaşır. Yapılan araştırmalar bu meteorların bir çoğunda mikroorganizmaların varlığını kanıtlıyor. Yani aslında uzayda hayat zaten var. Ancak, gözle görülebilen canlıların varlığına dair biyolojik bir veriye henüz ulaşabilmiş değiliz.

Gözlem verileri

Uzayda yaşam araştırmacıları, güneş sistemimizin uç noktalarına konuşlandırılmış gezici teleskoplarla evreni devamlı gözlemliyor ve yeni hayat ihtimallerini değerlendiriyorlar. Bu noktada yakın zamanda ortaya çıkmış mucizevi keşifler var ki, bu keşifler her ne kadar heyecan verici olsa da, maalesef harekete geçmemizi kısıtlayan unsurlar mevcut.

Dünyadan binlerce ışık yılı uzakta keşfedilen 10 kadar gezegende hayat olma ihtimalinin %90’ın üzerinde olduğu, artık bir sır değil. Yani uzayda hayat olduğu, NASA tarafından resmen onaylandı. Üstelik Gliese isimli gezegen dünyaya o kadar benziyor ki, burada yaşayan canlı formlarının dünyadakine hemen hemen denk olabileceği dahi ortaya iddialar arasında yer alıyor.

Ama bir sorun var. Biz henüz ışık hızını aşabilmiş değiliz ve mevcut teknolojimiz ile Gliese 581 isimli gezegene ulaşabilmemiz binlerce yıl sürebilir. Böyle bir seyahat bu gün için imkansız ve anlamsız olduğundan; şimdilik bu keşif, yalnızca bir keşif olarak kalmak zorunda gibi görünüyor.

Onlar neden gelemiyor?

Eğer uzayın herhangi bir noktasında bizimle aynı bilinç düzeyinde bir canlı grubu varsa bizi neden bulamıyor sorusu, bizim onları neden bulamadığımız sorusunun cevabı ile aynıdır. Eğer biz yaşam olduğundan emin olduğumuz bir gezegene gidemiyorsak, onların da gelmesini engelleyen aynı faktörlere sahip olduğu basit bir denklemin sonucu olarak ifade edilebilir.

Sonuç olarak, bilim dünyasının ulaştığı son önerme, Uzayda Yaşam zaten vardı ve biz tezlerimizi yeniden düzenledik, biçimindedir.

Kaynakca : Uzayda yaşam – Vikipedi